Ezberbozan Düzenin Yaratıcıları

Toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan, kadın istihdamını destekleyen, toplumda erkek kadar kadının da söz sahibi olması gerektiğini benimsemiş bir ekibe sahip olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bugün İdeart ekibinin %50sini kadınlar oluşturuyorsa, yarın vizyonumuzu ve sürdürülebilirliğimizi destekleyecek insanlarla ekibimizi ve markalarımızı büyütmememiz için hiç bir neden yok. Kadın ya da erkek, biz sevgi, emek ve doğrudan ayrılmadan çıkarttığımız her işte başarının kaçınılmaz olduğunu görüyor ve bunun gururunu yaşıyoruz.

Bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Türk kadınının yıllarca erkeğinin yanında savaşarak elde ettiği saygı ve özgüven ile toplumda kendini kanıtlayabileceği haklara sahip olması kaçınılmazdı. 1934’de, henüz bazı Avrupa ülkelerinin kadınlarına tanımamış olduğu seçme ve seçilme hakları, Mustafa Kemal vizyonu ile Türk kadınlarına verileli 84 yıl oluyor. Bu haklar sahip çıkılmadığında ve görmezden gelindiğinde kültürde oluşan yaraların ve gerileyen bir toplumun önüne geçebilmek her geçen gün zorlaşıyor. 1934’den bu yana haklarına sahip çıkarak ilerleyen bir toplum yerine, şu an yaşama haklarını savunmak zorunda kalan kadınları konuşuyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği bir yana, hayatta kalmak için mücadele veren, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olmaya çalışan kadınlar bunlar.

Fizyolojik olarak eşit doğduğumuz bir dünyada, cinsiyetlerin kalıplara oturtulması ve ayrıştırılması özgüveni eksik bir toplum ile var oluyor. Oysa, bir erkek ne kadar saygı duyulmayı hak ediyorsa, ne kadar kendi bedeni üzerinde söz sahibiyse, ne kadar yaptığı iş karşılığında elde ettiği kazancı hak ediyorsa, bir kadın için de aynı koşulların geçerli olduğunu tartışmaya dahi açmıyoruz. Kadın haklarını, insan haklarından ayrı tutmuyoruz.

Mustafa Kemal, “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözüyle, Türk toplumunda görmek istediği sosyal hayatta aktif rol oynayan, söz sahibi, karar mekanizmasının içerisinde yer alan güçlü kadın figürünün temellerini atmaya başlamıştı. Şu an sadece Türkiye’de değil, dünya üzerinde hâlâ kadınların bu mücadeleyi verdiğini görüyoruz. Son yıllarda dünya feminizm kelimesiyle sarsılırken, bir yandan da bu kelimenin ne kadar sevilmediği de ortaya çıkmış oldu. Aslında sevilmeyen kelime değil, önemli olan anlamı değil, altında yatan fikir ve dayanışmaydı. Kadın ve erkeğin sosyal, ekonomik ve politik alanlarda eşit haklara sahip olması ve yan yana gelişen bir toplumda ilerlemelerinin önemi vurgulandı. Oysa unutulan şu oldu; başarılı bir kadın, mutlu bir ailenin, mutlu bir erkeğin, mutlu çocukların ve mutlu bir toplumun gereğiydi. Kadın-erkek ayırmadan, cinsiyetin değil, insanın önemli olduğunu kabul eden nesiller ile yarınlarımız çok daha parlak olacak. 1934’de Mustafa Kemal’in önünü açtığı vizyonu destekleyen insanlarla nice yarınlara.